Çocuklarla Kapadokya Seyahatimiz ..

Kapadokya ismini ilk olarak uzun yıllar önce okul gezilerinde duymuştum, bir türlü gitmek kısmet olmamıştı ,  bu sene eşim doğumgünün için ne istersin temalı konuşma yapmaya başlar başlamaz birden Kapadokya diye çıktı ağzımdan.




Sevgili eşim de beni kırmadı Sağolsun ;) hemen plan yapmaya bölgeyi araştırmaya başladım . Seyahat öncesi bir yay Burcu olarak Çok heyecan duydum ve gittiğimiz uzun, Bozkır manzaralı yollardan sonra Kapadokya'nın doğal yapısını gördüğümde gerçekten ağzım açık kaldı, sabah 9 gibi Kartal'dan yola başladık ve akşam 19 gibi oradaydık . Karanlıkta ışıklar içinde gördüğüm Kapadokya zihnimde gerçekten büyüleyici  masal gibi bir yer olarak kaldı. Evet yol uzak İstanbul'la arası  750 km . Yol boyunca pek çok şehirden geçtik Konya ve dolaylarında Torku firmasının ağaç şekilli  ağaçlandırma tabelaları geliyor gözümün önüne, o kadar çok uzun bir alan boyunca ağaçlandırma yapılacak ki anlaşılan Bozkır olacak yeşil alan ;)





Konya'ya girdikten sonra Şereflikoçhisar dolaylarında yolun sağından gelen yoğun Işığa Kafamı çevirmemle meşhur Tuz Gölü'müzü gördüm. Deniz gibi, buz tutmuş gibi Pırıl Pırıl . Bazı Bölgelerinde göl üstünde yürüyen Çokça poz veren insan gördük. Yol uzun vakit kaybetmeyelim dedik Tuz Gölü'nü gezmeyi Üzerinde yürüme işini  dönüşe bıraktık dönüşte de Yandex'in önerdiği bir başka yoldan döndük o iş kaldı. 
Tuz Gölü-Thegoodwish Blog
Neyse yola devam. Bu arada biz yola çocuklarla çıktık bu önemli detayı . Bu detay bizi hayli zorladı :) 2 numara daha önce de Bahsetmiştim daha 2 Yaşında değil, doğal olarak uzun yolda sıkıldı, ağlamalar, sızlamalar sık oldu. Bol bol durduk, oyalamak için baya bi şebeklik yaptık. Arada telefonu verip şarkı açtık. Şarkı tercihi de belli ! Dan dan ve mış mış ! Yol boyu Gülşen ve şu son günlerin moda Şarkısı Mış mış mış da ... Kafamız güzel ütülendi yani :) Yola çıkmadan çok düşündük çocukları özellikle Bora yo bıraksak mı diye ama hem Bora'ya hem aile büyüklerine kıyamadık :) Bi yandan da hala meme emdiği için, Bismillah deyip çıktığımız yolculuğu nerdeyse 10 saatte tamamladık. Butik otelimiz Grand Cave Suites Göreme'de merkezdeydi. Akşam saatinde vardığımız Göreme'nin büyüleyici Doğası, turistik, hareketli ortamı, restoranları, etrafta bolca bulunan ATV'leri görünce Kapadokya'ya geldiğimizi hatırladım renkli oluşuna şaşırmamak Lazım burası Türkiye'nin hatta Dünya'nın sayılı yerlerinden boşuna değil yani. Bir yer meşhur oluyor ise bosuna olmuyor ;) 
UNESCO 1985'te dünya mirasları arasına almakla çok iyi etmiş. Kapadokya yani Güzel Atlar Ülkesi geniş bir coğrafyayı kapsıyor, yine de ilk akla gelen yerlerden en önemlileri Nevşehir'e bağlı Ürgüp, Göreme, Avanos, Ihlara Vadisi sayılabilir. Dediğim gibi alan geniş, gezecek yer çok ama 2 Çocukla 1 günde her yerimi gezip görmek mümkün değil, bizde elimizden geldiği kadar gezdik ;) Otele akşam ulaştık, o esnada yağmur bastırdı eyvah dedim yağmur, çocuklar gezemeyeceğiz diye üzüldüm. Neyseki sabah Pırıl Pırıl bir Güneşli güne uyandık. Bu arada gece gezmek istedim ama çocukların 
uykusu, soğuktu, yağmurdu derken odamıZda kaldık... Eşim etrafı kolaçan edip, biraz market alışverişi yapıp döndü. Ben çocuklarla kaldım tabi, bu arada biz Kasım'ın sonunda orada olduğumuz  
için ve bölge soğuğu ile tanındığından bolca kalın Kıyafet, Yün içlik vs ile gittik. Hem kalın Kıyafetler hem, sıcacık otelimiz hem de gündüz Güneş'in etkisi ile 10 derecelerdeki soğuğu bile çok hissetmedim. Biraz da butik otelimiZden bahsedeyim, avlu üzerinde odalara kurulmuş. Üst katta manzaralı bir de ufak kahvaltı salonu var. Burada çoğu yer oda kahvaltı zaten. Taş odalara, dekorasyona, geniş ve zevkli banyosuna otantik ortamına bayıldım . 

Grand Cave Suites'te her yer otantik-Thegoodwish.blogspot.com.tr


Grand Cave Suites'te Kahvaltı Manzarası-Thegoodwish Blog


Ertesi gün yani aslında kalan tek tam günümüzde kahvaltı ardından hemen lobiye uğradık, orada ki 

genç Görevli Sağolsun bize rehber gibi Anlattı tarif etti, bir de elimize harita verdi. Hemen başladık keşfe. Önce otele yakın Zelve'ye gittik. Açık Hava Müzesi de orada idi. Bora'nın arabada uyuya kalmış Olmasını fırsat bilip biz Ece ile atladık dışarı, müze açık alan ve çok geniş olduğu için oraya da şöyle dışarıdan Alıcı gözü ile bakıp hemen hediyelik Eşya mağazalarına girdik. Böyle ortamlarda bu tip mağazaları görünce hipnotize oluyorum sanki orada dakikalarca  istiyorum . :) Müze'nin mağazasından Ece için Türkiye'yi Karadeniz, Çanakkale, Diyarbakır, Mardin ve tabi Kapadokya gibi 
  tanıtan 5 kitaptan Oluşan bi set aldık. Bu arada bu Kültür Bakanlığı'na ait mağazalarda Müze Kartı olanlara %10 indirim varmış. Oradan çıktık, Ece'ye Ürgüp bebeği, bolca magnet ve de annelere doğal Taştan yöresel takılar aldık ve tabi kendime de aldım . Özellikle kendime aldığım mavi Taşlı bileziğe de bayıldım sadece 15 TL idi. 


Tabi ki ben daha da bakınırdım ama eşimin telefonu ile Koşarak ayrıldım. Her zamanki gibi, ama annene hediye alıyorum dedim ;)
Oradan çıktık, yol üzerinde Avanos tabelasını gördük ve o yöne ilerledik seramik müzesini görünce tabiri caizse Orayı tutturduk ve www.guraymuze.com ve www.gurayceramic.com e hızlıca yine Ece ile keşfe koyulduk. Bora tam anlamıyla bir afacan olduğundan ve ortalık el emeği göz nuru hem de oldukça Kıymetli seramikler ile dolu olduğundan Bora yı babası ile bırakıp gezdik, hem de jet Hızı ile. Giriş ücreti sadece 2 TL olan bu harika müzede, hemen girişten itibaren bir Görevli bizimle doLaştı, çok güzel bilgiler verdi ve Ece'ye çömlek yapması için söz verdi ;) biz daha çömlek yapımını izlemeye geçemeden Bora ve babası bize katıldı. Zor oldu ama etapları başarı ile tamamladık. 
Seramik boyayanları gördük, çömlek yapımını usta ustasını! Ve yapılışını izledik. Ece de denedi çok 
eğlendi, hatta çıkarken Dayanamayıp birşeyler bile aldık. Indirim varmış... Şarap kadehleri ve yöresel yuvarlak şişesi hem orjinal hem cazip geldi, eşim ben görmeden benim de çok beğendiğim bir modeli seçmiş, ben de kendime özel bir anı istedim ve her gün içtiğim çaylarım, kahvem için çok güzel bir 
seramik kupa Seçtim.  Müzede en ilgi çekici yerlerden biri, odadaki eserlerin karanlıkta parlaması idi.
Bora birşeyleri kırmadan sağ salim çıktık, Çıkışta bir de güzel kahve içtik çok misafirperverlerdi bizim telaşlı ve meraklı halimizi görüp ona göre yardımcı olmak istediler :) Müze sanat ve tarih sever 
bir müteşebbisin eseri, oraya giderseniz mutlaka ziyaret edin. Biz tamamen tesadüfi keşfettik, Web 

sitesinden ayrıca inceleyeceğim siz de bir Bakarsınız .



Güray Çömlekçilik-Thegoodwish Blog




Gez gez Açıktık tabi, 
Göreme merkezde yine hislerimize güvnip Sedef Restaurant a gittik ve çok da memnun kaldık. Testi kebabı, çömlek kebabı gerçekten enfesti . Bu Restaurant da akşamları canlı müzik olduşunu da söyleyebilirim . Hem lezzetli yemek yiyip hem de Fasıl ortamı yaşamak mümkün. Fasılın yemeklere de KDV si yok bu arada. Fiyatlar İstanbul gibi. Testi kebabı 25 TL. Iskender 30 TL. Şahaen Iskender e gerek duymadım ama Masada yanımızda kırılan peri bacası şekilli kebabı iyiydi.

Biraz odada dinlendikten sonra, yer altı mağazaları krizim geldi... Gitmeden dönmek olmaz dedim ve oteldeki görevlimin önerdiği biraz daha yakında olan ve daha geniş daha ferah denilen Kaymaklı yer 
altı şehrine gittik . Bu sefer arabada Ece'de uyuduğu için ben yine Koşarak yer altı Müzesi'ne girdim. Giriş 20 TL
Müze kart 40 TL..
Turnikelerde yine yardımcı oldular. Bende öndeki rehberli  gruba katıldım yer altı şehri ile ilgili anlatılanlar çok enteresandı.   Yıllar önce ne zorluklar
 Çekmişler . Bu yer altı şehrinde o dönemin insanları Roma'lıların zulmünden kaçmak için yaşamış . 
Bölgede sırasıyla Hititler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklılar ve Osmanlı'lar yaşamış. Bölgede pek çok eser Hristiyanlardan kalmış, Mübadele sonrasında maalesef 1930 senesinden önce Orayı terk etmişler . 




Yer altı şehrinden sonra, Turasan Şarapçılık'ı ziyarete koyulduk. Bu  sefer ben çocukları bekledim eşim alışverişi i yaptı . Burası da öyle Ün salmış ki by mevsimde baya kalabalıktı. Malum Kapadokya için turistik seyahatler genelde kışın Ekim Ayında son buluyor. Gerçi burası yılın her Ayı Japon turistleri ağırlıyormuş . 



 Şarapları Alıp, Uçhisar Kalesi'nde gün batımını izlemeye koyulduk . Kalabalığı, görünce çok şaşırdım uçurum kenarında koltuklarda Çekirdek çitletip, Çay içip manzara seyreden fotoğraf çeken insanlarla doluydu. Orada yerel yemiş satan bir yerden doğal  kurutulmuş, çileklerden ve üzümlerden aldık çok güzeldi. 

Kapadokya'da gün batımı için Uçhisar Kalesi-Thegoodwish Blog


Buradan sonrası dönüş :) işte gezimiz bu kadar kısa ve expres oldu TADI damağımızda kaldı. Daha gezecek, görecek çok yer var. Buraları, tekrar yaşamak görmek isterim, balonlara zaten binme cesaretim yoktu ama görmek isterdim göremedim erkenden uyanmama rağmen meğer bizim gittiğimiz hafta rüzgârdan dolayı hiç Uçuş olmamış. Kısmet. Uzun lafın kısası Kapadokya büyüleyici özel ve güzel bir yer. Gerçekten Vatanımız cennet, güzel günler görüp yaşayabilmek dileğiyle bir çocuklu seyahat notlarımın sonuna geldik ;) Yeni gezilerde görüşmek dileğiyle;)





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mantra Nedir? Ne İşe Yarar?

Evde Sağlıklı Çikolata Yapımı

Diyetkapımda ile ilk detoks denemem